|
I.
AHLAKİ İDEALİZM VE FELSEFİ İDEALİZM
Materyalizm konusunda, günlük konuşma dilinde, nasıl bir anlam
karışıklığı yaratıldığını göstermiştik. İdealizm konusunda da aynı
karışıklık vardır.
Gerçekten de ahlaki idealizm ile felsefi idealizmi
birbirine karıştırmamak gerekir.
Ahlaki idealizm, insanın kendisini bir davaya, bir ülküye adaması
demektir. Tüm dünyadaki işçi hareketinin tarihinden öğreniyoruz ki,
sayılamayacak kadar çok devrimci ve marksist, yaşamlarını feda
edecek kadar, kendilerini manevi bir ülküye
(sayfa
42)
adamışlardı ve bununla birlikte gene de felsefi idealizm denilen
şeye karşıydılar.
Felsefı idealizm, dünyanın ruh ile açıklanmasını temel alan bir
öğretidir.
Bu öğreti, felsefenin temel sorusuna, "en önemli, başlıca ve ilk öğe,
düşüncedir" diye yanıt veren öğretidir. Ve idealizm, düşüncenin
birinci derecede önemli olduğunu ileri sürerken, varlığı, düşüncenin
yarattığını ya da başka bir deyişle maddeyi, ruhun
yarattığını ileri sürmektedir.
dealizmin ilk görünüşü böyledir; ve idealizm, dinlerde, salt ruhun,
yani tanrının, maddenin yaratıcısı olduğunu ileri sürerek, tam
gelişmesini bulmuştur.
Bugün de felsefe tartışmalarının dışında olduğunu ileri süren ve
sözde dışında olan din, gerçekte, tersine, idealist felsefenin
dolaysız ve mantıklı sunuluşudur.
Oysa, yüzyıllar boyunca işe karışan bilim, kısa zamanda, maddeyi,
dünyayı, şeyleri, yalnızca tanrı ile açıklamaktan başka bir açıklama
biçimini, zorunlu hale getirdi. Çünkü, daha 14. yüzyılda, bilim,
doğa olaylarını, tanrıyı hesaba katmaksızın ve yaradılış
varsayımından vazgeçerek açıklamaya başladı.
Bilimsel, materyalist ve tanrıtanımaz bu açıklamalarla daha iyi
savaşabilmek için elbette ki idealizmi daha ilerilere götürmek,
maddenin varlığınz bile yadsımak gerekti.
İşte 18. yüzyılın başlarında, bir İngiliz piskoposu olan ve
idealizmin babası diye adlandırılan Berkeley'in dört elle sarıldığı
şey budur.
II.
BERKELEY'İN İDEALİZMİNİ NİÇİN ÖĞRENMELİYİZ?
Demek ki, Berkeley'in felsefe sisteminin amacı,
(sayfa
43)
materyalizmi yıkmak, maddi varlığın varolmadığını bize tanıtlamaya
çalışmak olacaktır. O, Hylas ile Philonoüs'ün Söyleyişleri
adlı kitabının önsözünde şöyle yazar"Eğer bu ilkeler kabul edilir ve
bunlara gerçek gözüyle bakılırsa, bundan şu sonuç çıkar:
Tanrıtanımazlık ve kuşkuculuk, ikisi birden, bir çırpıda tamamıyla
yenilmiş, karanlık sorular aydınlanmış, hemen hemen çözümlenmez
güçlükler çözümlenmiş ve paradokslardan hoşlanan insanlar sağduyuya
kavuşturulmuş olur."[5]
O halde, Berkeley'e göre, doğru olan, maddenin varolmadığıdır ve
tersini iddia etmek, aykırı bir tutumdur, yanılsamalı bir
davranıştır.
Bunu bize nasıl tanıtlamaya çalıştığını göreceğiz. Ama felsefe
öğrenmek isteyenlerin, Berkeley teorisini büyük bir özenle
incelemelerinde direnmelerinin yersiz olmayacağını düşünüyorum.
İyi biliyorum ki, Berkeley'im tezleri, bazılarını güldürecektir, ama
bizim 20. yüzyılda yaşadığımızı ve geçmişte yapılan bütün
incelemelerden, çalışmalardan yararlandığımızı unutmamak gerekir.
Ayrıca materyalizmi ve materyalizmin tarihini okuduğumuz zaman,
eskinin materyalistlerinin de zaman zaman insanı güldürdüklerini
göreceğiz.
Bununla birlikte, Marx ve Engels'ten önce, materyalist düşünürlerin
en büyüğü olan Diderot'nun, Berkeley'in sistemini, "İnsan aklı ve
felsefe için ne utanılacak bir şeydir ki, hepsinin en saçması olduğu
halde, savaşım verilmesi en güç bir sistem"[6]
olarak tanımlarken, onu biraz da olsa önemsediğini bilmemiz
gerekiyor.
Bizzat Lenin de, Berkeley'in felsefesine sayfalar ayırmıştı ve,
modern idealist filozoflar, "materyalistlere karşı
(sayfa
44)
piskopos Berkeley'de bulunamayacak hiçbir... kanıt ortaya
koymamışlardır"[7]
diye yazıyordu.
Son olarak, işte liselerde yararlanılan bir felsefe tarihi kitabında,
Berkeley'in maddesizciliği (immaterialisme) üzerine yapılan bir
değerlendirme:"Kuşkusuz,
henüz tamamlanmamış, ama hayran olmaya değer ve filozofların
kafalarında bir maddi tözün varlığına olan inancı ebediyen yıkacak
bir teori."[8]
Demek ki, bu felsefi düşünüş tarzı -her ne kadar yukardaki
aktarmalardan da görüldüğü gibi başka başka nedenlerle de olsa-
herkes için önem taşımaktadır.
III. BERKELEY'İN İDEALİZMİ
Demek ki, bu sistemin amacı, bize, maddenin varolmadığını
tanıtlamaktan ibarettir.
Berkeley diyordu ki:"Ruhumuzun
dışında, düşünerek varolduğunu sandığımız, madde değildir, onları
gördüğümüz için, onlara dokunduğumuz için, şeylerin varolduğunu
düşünüyoruz; bu duyumları bize verdikleri için, onların varlığına
inanıyoruz.
"Ama duyumlarımız, bizim, ruhumuzda sahip olduğumuz fikirlerdir.
Öyleyse, duyularımızla algıladığımız nesneler, fikirlerden başka bir
şey değildir ve fikirler ise bizim ruhumuzun dışında varolamazlar."
Berkeley'e göre, şeyler vardır; o, onların doğasını ve onların
varlığını yadsımıyor, ama onların, ancak, duyumlarımızın bir yargısı
sonucu ve onları bize tanıtan duyumlar biçiminde varolduklarını ve
nesnelerin ancak aynı ve tek bir şey olduğunu ileri sürüyor.
Şeyler vardır, bu kesindir, diyor, ama bizde, bizim
(sayfa
45)
ruhumuzda, ve şeylerin ruh dışında hiçbir gerçekliği yoktur.
Biz şeyleri, görme duyusunun yardımıyla kavrıyoruz; biz, onları,
dokunma duyusunun yardımıyla algılıyoruz; koklama duyusu, bize, koku
hakkında bilgi veriyor; tatma duyusu, tat hakkında, ses alma duyusu,
sesler hakkında bilgi veriyor bize. Bu çeşitli duyumlar, bize
fikirler veriyor; birbirleriyle bağdaşan bu fikirler dolayısıyla,
onlara ortak bir ad veriyoruz ve onları nesneler gibi sayıyoruz."Örneğin,
belli bir düzenleniş içersinde, belli bir renk, bir tat, bir koku,
bir biçim, bir kıvam gözlemlenir; elma sözcüğüyle belirlenen ayrı
bir şey olarak tanınır; öteki fikir dermeleri, taş, ağaç, kitap ve
öteki duyumlanabilir şeyleri oluştururlar...
[9]Demek
ki, dünyayı ve şeyleri, dıştaki şeyler olarak tanıdığımızı
düşündüğümüz zaman, bunlar, yalnızca bizim zihnimizde varolduğuna
göre, öyleyse, biz, yanılsamaların kurbanıyız.
Hylas ile Philonoüs'ün Söyleşileri adlı kitabında Berkeley, bu
tezi, bize, şöyle tanıtlıyor:"Aynı bir şeyin, aynı zamanda, farklı
olabileceğine inanmak, bir saçmalık değil midir? Örneğin aynı anda
soğuk ve sıcak. Düşününüz ki, ellerinizden biri sıcak, öteki soğuk
olsun ve her ikisini de aynı zamanda orta sıcaklıkta su ile dolu
kaba daldırsanız, su, bir elinize sıcak, ötekine soğuk gelmeyecek
midir?"[10]Mademki,
bir şeyin kendisinin aynı anda farklı olabilmesi saçma bir şeydir,
bundan, o şeyin ancak bizim ruhumuzda varolduğu sonucunu
çıkarmalıyız.
Peki kendi uslamlama ve tartışma yönteminde ne yapıyor Berkeley'?
Nesneleri, şeyleri, tüm özelliklerinden soyuyor."Siz diyorsunuz ki,
nesneler vardır, çünkü onların bir renkleri, bir kokuları, bir
tatları vardır; çünkü onlar, küçük ya da büyük, hafif ya da ağırdır.
Ben, size, bunun,
(sayfa
46)
nesnelerde varolmadığını, ama bizim kafamızda varolduğunu
tanıtlayacağım.
"İşte bir kumaş parçası. Siz, bana, onun kırmızı olduğunu
söylüyorsunuz. Bütünüyle doğru mu bu? Siz, kırmızının, kumaşın
kendisinde olduğunu düşünüyorsunuz. Kesin mi bu? Biliyorsunuz ki,
gözleri bizimkilerden farklı olan ve bu kumaşı kırmızı olarak
görmeyecek hayvanlar vardır; aynı şekilde sarılığı olan bir insan
da, onu, sarı görecektir. Öyleyse bu kumaşın rengi nedir? Bu, duruma
bağlı mı diyorsunuz? Şu halde, kırmızı, kumaşın kendinde değil, ama
gözde, yani bizdedir.
"Bu kumaş hafif midir diyorsunuz? Bırakın bakalım bir karıncanın
üzerine düşsün, karınca elbette ki ağır bulacak onu. Öyleyse kim
haklı? Onun sıcak olduğunu düşünüyorsunuz? Ateşiniz olsaydı, soğuk
bulacaktınız! Öyleyse sıcak mı, yoksa soğuk mu?
"Bir sözcükle, aynı şeyler, aynı anda, bazıları için kırmızı, ağır
ve sıcak, başkaları için tam tersi olabiliyorsa, bu demektir ki, biz
yanılsamaların kurbanıyız ve şeyler, yalnızca bizim zihnimizde
vardır."şte
böyle, nesnelerin tüm özelliklerini kaldırıp atarak, bunlar yalnızca
bizim düşüncemizde vardır, yani madde bir fikirdir demeye
kadar götürürsünüz işi.
Daha Berkeley'den önce de Yunan filozofları, tat, ses gibi bazı
niteliklerin, şeylerin kendilerinde olmadıklarını, bizde olduklarını
söylüyorlardı ki, bu doğruydu.
Ama, Berkeley'in teorisinde yeni olan, bu gözlemi, nesnelerin tüm
niteliklerini içine alacak kadar genişletmesidir.
Yunan filozofları, gerçekten de şeylerin nitelikleri arasında şöyle
bir ayrım yapmışlardı:
Bir yanda, nesnelerin kendilerinde olan ağırlık, büyüklük,
dayanıklılık gibi ilk nitelikler.
Öte yanda, koku, tat, sıcaklık, vb. gibi bizde olan ikincil nitelikler.
(sayfa
47)
Oysa Berkeley, ikincil niteliklere ait tezi, ilk niteliklere aynen
uygular, şöyle ki, bütün nitelikler, bütün özellikler, nesnelerde
değil, ama bizdedir.
Güneşe bakarsak, biz, onu, yuvarlak, düz ve kırmızı görürüz. Bilim,
bize, yanıldığımızı, güneşin düz ve kırmızı olmadığını öğretir.
Öyleyse, bilimin yardımıyla, güneşe atfettiğimiz bazı yanlış
nitelikleri bir yana bırakıyoruz, ama bu yüzden güneşin varolmadığı
sonucunu da çıkarmıyoruz. Oysa Berkeley, böyle bir sonuca varıyor.
Berkeley, elbette ki, eskilerin yaptıkları ayrımın bilimsel
çözümlemeye dayanmadığını gösterirken haksız değildi, ama kendisi,
bu gözlemlerden onların sahip olmadıkları sonuçlar çıkararak bir
uslamlama yanlışı yapıyor, safsata yapıyor. Şeylerin niteliklerinin,
gerçekten de, duyularımızın bize gösterdiği gibi olmadığını, yani
duyularımızın maddi gerçeği bozduğunu gösteriyor ve o, bundan, hemen
maddi gerçeğin varolmadığı sonucunu çıkarıyor.İ
IV.
İDEALİST USLAMLAMANIN SONUÇLARI
Tez, "Her şey, ancak bizim zihnimizde vardır." olduğuna göre, bundan
dış dünyanın varolmadığı sonucunu çıkarmak gerekir. Bu düşünüş
tarzını sonuna kadar götürerek, "Mademki öteki insanları ancak benim
fikirlerimle tanıyorum, mademki öteki insanlar benim için ancak,
maddi nesneler gibi, fikir dermelerinden başka bir şey değildir,
varolan yalnızca benim." demeye kadar vardırırız işi. Buna,
felsefede (yalnızca kendim demek olan) tekbencilik (solipsisme)
denir.
Lenin, daha önce andığımız kitabında, bize diyor ki, Berkeley, böyle
bir teoriyi savunduğu suçlamasına karşı, kendisini, içgüdüyle
savunuyor. Hatta görüyoruz ki, idealizmin aşırı biçimi olan
tekbencilik, hiçbir filozof tarafından savunulmamıştır.
(sayfa
48)
Bunun için, idealistlerle tartışırken, maddeyi gerçekten yadsıyan
uslamlamaların; mantıklı ve tutarlı olmak için, tekbencilik (solipsisme)
denen bu saçma aşırılığa varmaları gerektiğini ortaya çıkarmaya özen
göstermeliyiz.
V.
İDEALİST KANITLAR
Berkeley'in teorisini, elden geldiği kadar yalın bir biçimde
özetlemeye önem verdik, çünkü felsefi idealizmin ne olduğunu en açık
yüreklilikle ortaya koyan Berkeley'dir.
Ama bizim için yeni olan bu düşünüş tarzlarını iyi kavramak için,
onları ciddiye almak ve anlamaya çalışmak artık kaçınılmaz olmuştur.
Niçin?
Çünkü, daha ilerde göreceğiz ki, idealizm, yeni sözlerin ve
deneyimlerin ardına gizlenerek, daha üstü örtülü bir biçimde
karşımıza çıkarsa da, bütün idealist filozoflar, "eski Berkeley'in"
(Lenin) kanıtlarını yeniden ele almaktan başka bir şey yapmazlar.
Çünkü, gene göreceğiz ki, resmi felsefe tarihine egemen olmuş
ve hala egemen olan idealist felsefe, kendisiyle birlikte, içimize
işlemiş bulunan bir düşünce yöntemi kullanarak, bütünüyle laik bir
eğitime karşın, kafamıza yerleşmeyi başarabilmiştir.
Bütün idealist filozofların kanıtlarının temeli, piskopos
Berkeley'in düşünüş tarzında bulunduğundan, bu bölümü özetlemek için,
bu kanıtların başlıcalarının neler olduğunu ve bize, neyi
tanıtlamaya yönelik bulunduklarını belirtmeye çalışacağız.
1.
Ruh maddeyi yaratır.
Bu, artık biliyoruz, felsefenin temel sorusuna verilen idealist
yanıttır; bu, ruhun dünyayı yarattığını kabul eden çeşitli dinlerde
yansısını bulan idealizmin ilk biçimidir.
(sayfa
49)
Bu iddia, iki anlama gelebilir.
ya, tanrı dünyayı yaratmıştır ve o, bizim dışımızda, gerçekten
vardır. Bu, teolojinin[11]
görülegelen idealizmidir.
Ya, tanrı, bize, hiçbir maddi gerçeğe tekabül etmeyen fikirler
vererek, bizde, dünya yanılsamasını yaratır. Bu madde bizim
ruhumuz tarafından oluşturulmuş bir ürün olduğundan, ruhun tek
gerçek olduğunu bize tanıtmak isteyen Berkeley'in "maddesizci
idealizmidir".
Bunun için idealistler ileri sürerler ki:
2.
Dünya bizim düşüncemiz dışında mevcut değildir.
İşte bu, Berkeley'in, şeyler ancak bizim ruhumuzda mevcut olduğu
halde, biz, onlara, kendilerine özgü olabilecek özellikler ve
nitelikler yükleyerek yanılgıya düştüğümüzü kesin olarak söylerken,
bize tanıtlamak istediği şeydir.
İdealistlere göre, sıralar ve masalar pekala vardır, ama bizim
dışımızda değil, yalnızca bizim düşüncemizde, çünkü:
3.
Şeyleri yaratan bizim fikirlerimizdir.
Başka bir deyişle, şeyler, düşüncemizin yansısıdır. Gerçekten de,
mademki madde yanılsamasını yaratan ruhtur, mademki bizim
düşüncemize madde fikrini veren ruhtur, mademki şeyler karşısında
duyduğumuz duyumlar şeylerin kendilerinden değil; ama yalnız bizim
düşüncemizden ileri gelir, dünyanın ve şeylerin gerçekliğinin
kaynağı bizim düşüncemizdir, ve buna göre, bizi kuşatan her şey,
bizim ruhumuzun dışında mevcut değildir ve ancak bizim düşüncemizin
yansısı olabilir. Ama, Berkeley'e göre, bizim ruhumuz
kendi başına, bu fikirleri yaratmak yeteneğinde olamayacağından
ve zaten her istediği fikri (onları kendi kendine yaratabilseydi,
bunu başarabileceği için) yaratamadığından,
(sayfa
50)
daha güçlü başka bir ruhun bu fikirlerin yaratıcısı olduğunu kabul
etmek gerekir. Şu halde, bizim ruhumuzu yaratan ve ruhumuzda
karşılaştığımız dünya hakkındaki bütün fikirleri bize buyuran
tanrıdır.
İşte idealist öğretilerin dayandıkları başlıca tezler ve felsefenin
temel sorusuna verdikleri yanıtlar bunlardır. Şimdi de materyalist
felsefenin bu soruya ve bu tezlerin ortaya çıkardığı sorunlara
verdiği yanıtın ne olduğunu görmeye sıra geldi.
(sayfa
51)
OKUMA PARÇALARI
Berkeley, Dialogues d'Hylas et de Philonoüs (Hylas ile
Philonoüs'ün Söyleşileri).
Lenin, Materyalizm ve Ampiryokritisizm, s. 11-31
|
|